10 sene felan önceydi. Türkiyeye ilk defa araba ile gidiyoruz, iki ufak cocuk, tek araba, heyecan dorukta. Neyse besmele diyip ciktik yola, Allaha sükür sirbistana kadar gayet güzel geldik. Belgradi gectikten sonra bir an arabanin icine bir koku geldi, eksoz/gaz/benzin benzeri bir koku. Eyvah dedik, bulgar/sirbta motor bozulmaz insallah derken, korktugumuz basimiza geldi diye tedirgin olduk. Otoyolda cektim arabayi kenara, motora bakiyorum birsey yok, arabanin altina, eksoza baktim, birsey yok. Neyse, biraz daha gidelim dedik bindik gidiyoruz, koku daha da fazla gelmeye basladi, hortumlardan biri patladi galiba diyip düstük telasa, durdurdum arabayi tekrar kenarda, cocuklar hanim 10 numara tedirgin, tekrar kontrol ettim, birsey bulamadim, sonunda aldim telefonu elime, yapacak birsey yok ADAC yi arayacagim derken, hanim da cocuklara birseyler almak icin bagaji acti ve torbalardan birsey alirken beni cagirdi, ...elinde ne tutsun dersiniz, yolda birsey pisiririz diye yanimiza aldigimiz o kücük tüp ocagi!!!! Meger sibopu gevsemiz gaz kacirmaya baslamiz!!! Gülermisin aglarmisin dedim. Sonuc olarak tabiki rahatladik ve güldük ama ben epey sinirlendim. Aldim o bildiginiz kücük mavi yuvarlak gaz tüpünü, George Hagi baaabinda, üstüne yükledigim sinir adrenalini katarak, güzel bir voley vurusu ile Belgrad otoyolunun kenarindaki ucusuz bucaksiz yesilliklerine gönderdim Belki halen orda cürüyordur kerata .
Sonra yolculugumuza devam ederken yesilliklerin icine vurup gönderdigim o mavi tüp aklima geldi ve cevreyi kirlettigim icin kendimden utandim