bilgi ve teknolojiye yabanligimiz,yeniliklerden devamli korkmamiz insanlarimizin sucu degil;
yüzyillardir dar agaci politikalari üretiminin
onlarin basiretsizliklerinin,
her isi fetvaya baglamalarinin
ilim Cinde de olsa alin gerceginin unutturulmasinin gercekleridir!!
iki kelimeyi paylasirken dahi icimizdeki egoyu disa fiskirmamiz,paylasmayi degil,parcalamayi ögretilmis olmasinin gercekleridir,,
ilim bilim teknoloji medeniyet gercekte batidamidir..
--------
Bugün dünyada enerji tüketimi; çok büyük oranda petrol, doğal gaz
ve kömürle karşılanmaktadır. Bu gerçek, bir yandan kısıtlı coğrafyalara
yoğunlaşmış olan söz konusu kaynaklara erişebilmek için sıcak ve
soğuk savaşlara yol açan bir sürecin alt yapısını oluşturmaktadır,büyük tüketici ülkelerin ihtiraslı politikaları, fosil kaynakların yoğunlaştığı bölge ve ülkeleri işgale ve masum
insanların katline neden olmustur.
Tarihsel olarak baktığımızda Türkiye’nin nükleer serüveni tam anlamıyla
bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Bugün yapılan çalışma ile dördüncü kez
nükleer enerji santrali kurma girişiminde bulunulmaktadır. Bunun
birincisi, 1960’lı yıllarda başlamıştır.60’lı yılların sonunda 300 megavatlık bir santralin
Mersin Akkuyu’da kurulmasıyla ilgili olarak Küçükçekmece’deki
Nükleer Araştırma Reaktörünün kuruluşu dönemine rastlar. 1967-
1974 arasında tam yedi yıl çok çeşitli faaliyetler yapılmıştır. Fakat bu
ilk girişim başarıyla sonuçlanamamıştır.
İkinci girişimimiz 1983’te Turgut Özal döneminde olmuştur.
Dönemin Başbakanı Turgut Özal nükleere gerçekten önem vermiştir
ve kurmayı arzu etmiştir. Mersin Akkuyu’da bu sefer 600 megavatlık
bir santrali yeni oluşan bir yap-işlet/devret modeliyle gerçekleştirmeye
çalışmıştır. Fakat 1987’deki Çernobil kazasından sonra bir on yıllık süreçte
dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de nükleer konusu rafa kalktığından,
bu ikinci deneme de ihale aşamasına bile geçilemeden başarısızlıkla
sonuçlanmıştır.
Üçüncüsü, en feci olan bu girişimdi. 1998 yılında denenmiştir.
Şimdi, dördüncüsünü deniyoruz. fiyatların petrol ve kömüre göre
çok değişken olmaması, mümkün olduğu kadar oldukta istikrarlı gitmesi
ve yakıt konusunda rezervler itibariyle dünyada herhangi bir sıkıntının
bulunmaması; yakıt maliyetinin toplam maliyete oranının diğer kömür
ve diğer fosil yakıtlara oranı oldukça düşük olması ve fosil yakıtlar yerine
kullanıldığı için, dışa bağımlılığın azaltılması bunun artı yanlarıdır.Eksi yanları;
birçok nükleer muhalifleri tarafından dile getirildiği gibi, ilk yatırım maliyeti çok yüksektir.
Reaktör maliyetleri 2,5-3 milyardan daha aşağıya mal olmamaktadır. Güvenlik çok önemli bir konudur,çevre ve sağlık konuları nedeniyle kamuoyunda çok ciddi
bir negatif imajı vardır. simdi gelelim TÜRKIYE nin nüklere neden ihtiyaci var ve böyle bir proje gerekli mi?
Nükleer enerjinin yüzde payının düşük olmasının nedeni menfi hususiyetlerin yanında, fosil
yakıtların çok ucuz bir kaynak olduğundandır. Fosil yakıtların rezerv
miktarı hâlâ yüksektir.
Bugün dünyada, bugünkü tüketim oranıyla 45 yıl yetecek petrol,
65 yıl yetecek doğalgaz, 240 yıl yetecek kömür rezervi var.
Türkiye’nin enerji profiline bakarsak, son on yıl içerisinde
Türkiye’nin enerji tüketimi 66 milyon ton petrol eşdeğer miktarından, 100 milyon ton petrol eşdeğeri miktarına; yani son on yılda %51
artış gösterdi. Bu tüketimin 30 milyon ton petrol eşdeğeri petrolden
gelmekte ve bunun % 90’ı da ithal edilmektedir. Doğal gaz bu tüketim
tablosu içinde 30 milyon ton petrol eşdeğere sahiptir. Bunun da %
99’dan fazlası ithal edilmekte. Kömür 30 milyon ton petrol eşdeğer
miktarında tüketilmekte ve bunun da yüzde 70’i ithal edilmektedir.
Şimdi, bu rakamlara bakarsak, Türkiye’nin ithal enerjiye olan bağımlılığı
yüzde 80, hidroelektriğin tüketimdeki payı yüzde 10, toplam hepsi
100 milyon ton petrol eşdeğerdir. Bu tablo içerisinde nükleerin payı
sıfırdır.
Dünya enerji profiliyle Türkiye enerji profilini karşılaştırırsak, fosil
yakıtlara bağımlılık çok yüksek. Dünya için % 75, Türkiye için % 90’dır.
Şimdi, Türkiye’nin fosil yakıtlarına % 90 bağımlılığını ve ithal enerjiye de
% 80 bağımlılığını düşünürsek, çıkan sonuç Türkiye’nin fosil yakıtların
dışında, alternatif enerjilere de yönelmesi gerekir.
Politikacıların doğru karar verebilmesi, bilimin gerçeklerini iyi
bilen ve ülke koşullarına en uygun tasarımı kavrayabilen mühendisler
tarafından bilgilendirmelerine bağlıdır.
Almanya, halen çalışmakta olan 20.480 edi ünite ile bugün elektriğinin yüzde 26sini
nükleer santrallerden elde ederken, bugün rüzgâr enerjisinden
elde edilen elektriğin payı da toplam elektrik üretiminin % 22’ sini
buluyor.Sinop da nükleer santral yapılmasını engelleyecek herhangi bir şey söz konusu değildir. deniz kenarında yapılması gerekmesinin sebebleri;
Bir nükleer santralin saniyedeki ortalama su ihtiyacı,
reaktör tiplerine göre değişmekle birlikte, yaklaşık 50 m3dir.
Saniyede 50 m3lük suyu sağlamanız gerekir. Takdir edersiniz ki, Türkiye’de
bu suyu her yerde nehirlerde bulmak mümkün değildir. Denizlerde
rahatlıkla bulacağımız da açıktır.
Türkiye’de saha bulmak zor değildir. Ancak, şu
gerçeği bilmemiz lazım. Türkiye depremlerin yoğun olduğu bir
ülkedir. Bununla birlikte coğrafyası son derece geniş olan bir yerdir.
nükleer temiz bir enerji. O halde, niye 50-55 yıldır bu kadar
güvenli, bu kadar iyi, bu kadar ekonomik, bu kadar güzel bir enerjiyi
bu ülkenin siyasetçileri ve bürokratları niye Türkiyeliye anlatamadı?
enerjide biz nereye bağlıyız? Rusya’ya bağlıyız..Rus hâkimiyetimi kokuyor?
BIR TARAFTA MUHALIFLER,DIGER TARAFTA taraftarlari,,anlasilan dördüncü denemeyide elimize yüzümüze bulastiracagiz..
MUHALIFLER;(chp/mhp)
bu nükleerin faydaları var mıdır, yok mudur sabahlara
kadar bunu tartışirlar, Ama Akkuyu’ya orada
oturan bir yurttaş olarak,
Solucanlarımızı, kaplumbağamızı, havamızı, kumumuzu, taşımızı,
toprağımızı, balıklarımızı, yılanlarımızı çıyanlarımızı, hatta son
zamanlarda insanların ölümüne sebep olan kenelerimize sahip çıkmak
üzere Akkuyu’da nükleer santralin yapılmasına bir vatandaş
olarak karşılar..ayrica maliyeti ve rusya egemenligine girilecek olmasi korkulari,,
Benim söyleyeceğim s;Bu ülkeyi teraziye alacağız, terazinin bir
kefesi vakirlik, diğer kefesi zenginlik. Zenginleşmek istiyorsak, zenginliğe düşman
olmak istemiyorsak ve global köyün üreten kısmında yer almak
istiyorsak, kafaları değiştireceğiz.