Please enable / Bitte aktiviere JavaScript!
Veuillez activer / Por favor activa el Javascript![ ? ]
DMCA.com Protection Status

vavoo


NOTICE Notice: This is an old thread. It was started 637 days ago, there may be recent replies. Consider making a new thread before posting.
Toplam 52 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 20 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Kendime Ayit Eserler

Konulanmış Görüntüleme

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #19
    Üye
    Üyelik tarihi
    22 Ağustos 2022
    Mesajlar
    52
    Ettiği Teşekkür
    9
    14 mesaja 25 teşekkür aldı
    HIRSIZIN AŞKI
    Genç manken defilelerde boy gösteriyor ve televizyon reklamlarında oynuyordu. Bakışı, duruşu, yürüyüşü inanılmaz bir karizmaydı. Özel olarak düzenlenen davetlerde ilgiyi üzerinde topluyordu. Genç kızlar, onu yakından görebilmek için, birbirlerini ezerlerdi. Sonra da kim en çok yanına sokuldu, kim elini tuttu tartışması başlardı:
    " Hiç boşuna konuşmayın, ben bir karış yanına geldim. "
    " O da bir şey mi? Teni tenime değdi. Eliyle kolumu elledi. Sıcaklığı hala üstümde. "
    Genç manken bir gün yakın arkadaşlarından şöyle bir teklif aldı. Bikini defilesi vardı ve mutlaka gelmeliydi. Bizimki önce gitmem dedi, naza çekti ama sonunda gitti. Podyuma ilk çıkan manken kız, görülmemiş güzellikte: Dört renkli saçları ( sarı, mavi, yeşil, kırmızı ) edalı bakışları, hak etti alkışları. Manken kızın güzelliği karşısında beyninden vurulmuşa dönen genç mankenin gözü diğerlerini görmedi. Sessizce yerinden kalktı, kulise doğru yöneldi. Onun geldiğini gören kulis görevlisi kapıyı ardına kadar açtı. Manken kızla kısa bir görüşme yaptı ve kalbini çalarak kaçtı. Manken kız avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
    " Hırsız var! Kalbimi çaldı, kaçıyor. "
    Kuliste bulunan manken kızlar, onu durdurmaya cesaret edemedi. Sonrasında ne mi oldu? Teklifler çoktu, genç manken ilk uçakla Paris'e uçtu. Orada defileye çıkacaktı. Kalpsiz kalan manken kız ikinci uçakla Paris'e uçtu. Çıktığı ilk defilede gencin kalbini çalarak İstanbul'a döndü. Tabi diğer uçakla genç manken peşinden. Bu iki hırsız birbirlerine kalplerini geri vermediler. Söz, nişan faslını atlayarak üçüncü gün evlendiler. Mankenliğe devam ettiler. Bir farkla: Genç gelin artık bikini defilesine çıkmıyordu.
    Siz siz olun kalbinizi çaldırmayın. Eğer çaldırır da çalanın kalbini çalamazsanız yandığınızın resmidir. Kalbiniz hırsızın elinde sızlar durur.

    SON

    -------------------------------------------------------

    DİŞ HEKİMİNİN AŞKI
    Hakan ile Arzu birbirini seven iki gençti. Lise sona gidiyorlardı. Arzu okulun en çalışkan öğrencisiydi. Diş hekimliği fakültesini kazanıp diş hekimi olmak istiyordu. Okulda yapılan deneme sınavında aldığı yüksek puanla bunu başarabilecek güçte olduğunu ispat etmişti. Hakan ise, orta sıralarda yer almıştı. Bırak diş hekimliği fakültesini, doğru-dürüst bir yeri kazanması zor gözüküyordu. Arzu'nun çabası ve fikir bakımından destek olması sonucu Hakan yoğun bir çalışma temposu içine girdi. Derslerine sıkı sıkıya sarıldı. Üniversite giriş sınavına iki ay gibi bir süre vardı ve bu süreyi iyi kullanırsa başarı ihtimali yüksek olurdu. Hakan da pekala diş hekimliği fakültesini kazanıp diş hekimi olabilirdi. İkisi de diş hekimi çıkıp evlenince büyükçe bir daire kiralayıp burasını hem ev hem de muayenehane olarak kullanabilirlerdi. Dairenin cadde tarafına asılacak levhaya Hakan- Arzu Kutlu ( Diş Hekimi ) yazılacaktı.

    Üniversite sınavları sonuçları açıklandığında Hakan sevinçliydi çünkü diş hekimliği fakültesini kazanmıştı. Arzu ise, üzgündü. Nasıl olmuştur bilinmez belki de aşırı heyecandan yanlış işaretlenen cevaplar, alınan düşük puan ve hemşirelik yüksek okulu. Arzu dört yıl sonra hemşire çıktı ve Balıkesir Devlet Hastanesi'nde çalışmaya başladı. Aradan bir yıl daha geçti ve Hakan diş hekimi oldu. Bursa Devlet Hastanesi'nde çalışmaya başladı ve Bursa'da bir daire kiraladı. Burası onun hem evi hem de muayenehanesi olacaktı. Bu zaman süresince Hakan ile Arzu her fırsatta bir arada oldular ve gezdiler, eğlendiler. Daha sonra Hakan bir tanıdığın yardımıyla Arzu'nun Bursa'ya naklini gerçekleştirdi ve ikisi aynı hastanede çalışmaya başladı. Daha sonra Hakan ile Arzu evlendiler. Bir gün aralarında konuşurken Hakan Arzu'ya: " Arzu hatırlar mısın, üniversite sınavlarına hazırlanırken ikimiz de diş hekimi olup levhaya isimlerimizi yanyana yazdıracaktık. "

    Bunun üzerine Arzu: " Doğru, yazdıracaktık ama ben diş hekimliği fakültesini kazanamadım. Kazansaydım bugün hayalimiz gerçek olurdu. "
    " Hayaller gerçekleştirilmek için kurulur. Olmayacak bir şey değil. Hani diyorum önümüzdeki yıl üniversite sınavlarına hazırlansan, katılsan ve kazansan. Sen de diş hekimi olsan. Başarmaman için hiçbir sebep yok. Daha yirmi iki yaşındasın, yirmi yedi yaşında hekimsin. Ne dersin? "
    " Kazanabilir miyim dersin? Sınavı bir kazansam gerisi kolay. "
    " Kazanırsın. Unuttun mu, sen bir zamanlar okulun en çalışkan öğrencisiydin. "
    Arzu azmetti, çalıştı, sınavlara hazırlandı ve sonunda başardı. Diş hekimliği fakültesini kazanmıştı.
    Aradan beş yıl geçti ve Arzu diş hekimi oldu. Oturdukları dairenin cadde tarafına asılan yeni levhada Hakan- Arzu Kutlu ( Diş Hekimi ) yazıyordu.

    SON

    --------------------------------------------------------

    SARI KIZ EMİNE
    Köy köy dolaşır saz çalar söylerdi
    Onun adına Sarı Kız derlerdi
    * * * *
    Ahmet adında yaşlı bir babası
    Vardı iki atı, bir arabası
    * * * *
    Gençti, güzel, mavi gözleri çapkın
    Yaş yirmi dört olmalı derdi barkın
    * * * *
    Saz çalarken can verir ömürlere
    Şurup gibi akardı gönüllere
    * * * *
    Dinleyenler mest olur ah çekerler
    Biçareler, mecnunlar of çekerler
    * * * *
    Sıra oynak türkülere gelince
    Tellere daha bir kıvrak vurunca
    * * * *
    Neşelenen, keyiflenen çok olur
    Gam dağılır, keder gider yok olur.
    * * * *
    Günlerden bir gün yolu ora düştü
    Aşkı tatmamış gönlü zora düştü
    * * * *
    Ani çarpıldı sevdi ferman olmaz
    Tozlu yollar derdine derman olmaz
    * * * *
    Sık sık gelir oldu Alpat Köyü’ne
    Saz biter inerdi dere boyuna
    * * * *
    Dalar gider gözleri uzaklara
    Bir bir selam verir hatıralara
    * * * *
    Bir gün sevdiği adamla tanıştı
    Birlikte gezerken ona alıştı
    * * * *
    Onu pek çok sevdiğini söyledi
    Ama sevdiği bundan hoşlanmadı
    * * * *
    Genç adam bu aşka kayıtsız kaldı
    Bana ne diyerek görmezden geldi
    * * * *
    Yıllar önce çok sevmiş evlenmişti
    Fakat sevdiğinden terk edilmişti
    * * * *
    Uzun zaman üzülmüş, dert çekmişti
    Bir daha mı diyerek and içmişti.
    * * * *
    Bir gün sevdiği adam köyden gitti
    Ondan ayrı kalmak acıya itti
    * * * *
    Dağ-taş aşkını ararken saz çalmış
    Görelim Sarı Kız neler söylemiş.

    * * * * * * * ***** * * * * * * * * * * *
    Çağıl çağıl akan sular akmasın
    Bölük pörçük esen rüzgar esmesin
    Gökte kanat çırpan kuşlar uçmasın
    Eğer sevdiğime varamaz isem
    Onu kollarıma saramaz isem
    * * * *
    Dur-durak bilmeden Sarı Kız ağlar
    Kavuşmak tutkusu kalbini dağlar
    Yüceden akar su ovada çağlar
    İsterim ben de biraz mutlu olmak
    İsterim sevgiden payımı almak
    * * * *
    Sarı Kız haykırır sesi duy artık
    Al kalemi ele cevap yaz artık
    Onun senden gayrı nesi var artık
    Yaralı gönlümü al geri verme
    Sahip çık gözyaşıma geri verme.

    Aradan dört yıl geçti. Sarı Kız yaprak, çimen yedi, dereden, gölden su içti. Bir gün bir çoban tarafından uçurumun dibinde cansız yatarken bulundu.

    SON

    ----------------------------------------------------


    BIKTIM ARTIK YALNIZLIKTAN
    İstanbul'un işlek bir caddesinde marketleri vardı. Babası marketi işletiyordu ama Eren liseyi bitirmiş, üniversite imtihanlarına hazırlanıyordu. Onun ideali hukuk fakültesine girmek ve avukat olmaktı. Bir gün babasının yanına gitti. Babası: " Oğlum, boş zamanlarında yanıma gelsene. O kadar iş güç var, ben hepsine yetişemiyorum. Gel işin bir ucundan tut. Apartmanlardan telefonla sipariş geliyor, gidemiyorum. Sen gelmezsen bir yardımcı alacağım, haberin olsun. "
    Bunun üzerine Eren: " Bırak ya baba, ihtiyacı olan gelir markete ne alacaksa alır. Müşterinin ayağına gitmem. Boğazımı sıksalar kimseye köle olmam. "

    Baba oğul konuşmalarını sürdürürken sarı saçlı, mavi gözlü, sümbül, bülbül o kadar güzel bir genç kız markete girdi ki, Eren beyninden vurulmuşa döndü. Neredeyse oturduğu sandalyeden yere düşecekti. Kız iki sakız aldı, elindeki sipariş kağıdını verdi ve kaçamak bir bakış atıp çıkıp gitti. Babası kağıtta yazılanları tezgahın üstüne sıralıyordu. Babasının yanına sokuldu: " Baba, istersen bunları ben götüreyim. Kız karşıdaki apartmana girdi. Daire numarası kaç? "
    " Eren bunları sen mi söylüyorsun? İstenenleri ben götürürüm. Sen buraya bakıver. "
    " Şey, sana yardım olsun diye öyle dedim."
    " Hani demin köle olmam dediydin de. "

    Babasının poşete doldurduğu yiyecek ve içecekleri kızın dairesine bıraktı. Kızı daha yakından görünce tam çarpıldı. Ona aşık oldu. Sonraki günlerde marketten çıkmaz oldu. Kız telefon edip bir kutu kibrit istese bile ayağına götürdü. Aylar sonra babası yokken kıza markette arkadaşlık teklif etti ama kız bu teklifi reddetti: " Ay, şuna bak, bakkal çırağı. Sen benim pabuçlarımın arkadaşı olursun. Kendini ne sanıyorsun? Dünyada bir tek erkek sen kalsan sana bakmam, bin tane gönlüm olsa birini sana vermem. "
    Buna çok üzüldü ve gık diyemedi. Yer yarılsa da içine girsem diye düşündü.
    Daha sonraki günlerde kendini derslerine verdi. Çok çalıştı. Ankara Hukuk Fakültesi'ni kazandı ve dört yıl sonra avukat oldu. Fakültede okurken birkaç kıza arkadaşlık teklif eden Eren avucunu yaladı. Daha sonra İstanbul'a geri dönen Eren bir avukatın yanında bir yıl staj yaptıktan sonra kendi hukuk bürosunu açtı. Kazancı yerindeydi. Bir gün babasının marketine gitti. Yıllar önce kendisine bakkal çırağı diyen kızla karşılaştı. Kız marketten çıktıktan sonra peşine takıldı. Apartmanın girişinde kıza kendini tanıttı ve o zamanlar bakkal çırağı dediğini ama şimdi bir avukat olduğunu hatırlattı ve arkadaşlık teklifini tekrarladı.
    Sarışın kız: " Avukat değil, astronot olsan sana bakmam, senin arkadaşlık teklifini kabul etmem. Zannetmiyorum ki seninle arkadaş olmak isteyecek bir kız bulunsun. Biz bin kız olsak ve bir adada mahsur kalsak, aramızdaki tek erkek sen olsan inan bir kız çıkıp da sana sarılmaz. Şu sözlerimden utan ve bir daha karşıma çıkma. "

    Hızlı adımlarla kızın yanından uzaklaştı. Parka gitti. Dondurma aldı ama dondurmayı yere düşürdü. Az sonra ayağı taşa çarptı, tökezledi, neredeyse yere düşüyordu. Bir banka oturdu. Önünden gelip geçen kızlara imrenerek baktı. Neden benim böyle bir kız arkadaşım yok diye iç geçirdi. İçinden bir ses:
    " Olur, Eren olur, sen hele sabret. " dedi.
    " Sabret, sabret. Sabredeyim de ne zamana kadar? Yıllar geçiyor, bıktım artık yalnızlıktan. "
    " Biraz daha sabret. Yakında senin de bir kız arkadaşın olacak. "
    " Yakında mı? Ne kadar yakında? "
    " Çok yakında. Pek yakında. "
    Gözlerini sıktı. Sağa sola bakındı. Biraz umutlandı. Bakarsın olur diye düşündü. Bakarsın bir gün benim de bir kız arkadaşım olur. Ayağa kalktı. Ellerini pantolonunun ceplerine soktu. Hafiften bir türkü söylemeye başladı ve parkın çıkışına doğru yürüdü.

    SON

    Yazan: Serdar Yıldırım

  2. Serdar Yıldırım üyemize teşekkür edenler:

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Yukari Çik